Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
their own
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Geçmiş
Cümleler
"their own"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 77 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
on their own
zf.
kendi kendilerine
Tom and Mary are doing that
on their own.
Tom ve Mary onu
kendi kendilerine
yapıyorlar.
More Sentences
2
Genel
on their own
zf.
kendi başlarına
They have a problem which they are unable to solve
on their own.
Kendi başlarına
çözemeyecekleri bir sorunları var.
More Sentences
3
Genel
on their own
zf.
tek başlarına
The structures with which the Convention provides us will not,
on their own,
enable us to move mountains.
Sözleşme'nin bize sağladığı yapılar
tek başlarına
dağları yerinden oynatmamızı sağlamayacaktır.
More Sentences
4
Genel
leave people to their own devices
f.
insanları kendi hallerine bırakmak
5
Genel
give somebody a taste of their own medicine
f.
biriyle anladığı dilden konuşmak
6
Genel
give somebody a taste of their own medicine
f.
kendi silahıyla vurmak
7
Genel
give somebody a dose of their own medicine
f.
aynı şekilde karşılık vermek
8
Genel
give somebody a dose of their own medicine
f.
kendi silahıyla vurmak
9
Genel
give somebody a dose of their own medicine
f.
aynıyla mukabele etmek
10
Genel
give somebody a dose of their own medicine
f.
biriyle anladığı dilden konuşmak
11
Genel
give somebody a taste of their own medicine
f.
aynıyla mukabele etmek
12
Genel
give somebody a taste of their own medicine
f.
aynı şekilde karşılık vermek
13
Genel
reduce their own sentence
f.
kendi cezalarında indirim almak
Phrases
14
İfadeler
revolutions devour their own children
expr.
devrimler kendi çocuklarını yer
15
İfadeler
to each his/her/their own
expr.
herkesin zevki kendine
16
İfadeler
to each his/her/their own
expr.
herkesin fikri kendini bağlar
17
İfadeler
to each his/her/their own
expr.
herkesin tercihi kendine
Proverb
18
Atasözü
men are blind in their own cause
insanlar kendi davalarına körü körüne inanırlar
19
Atasözü
men are blind in their own cause
körü körüne inanç aklı da kör eder
20
Atasözü
men are blind in their own cause
insanlar kendi inandıklarına kördür
21
Atasözü
men are blind in their own cause
kimse ayranım/yoğurdum ekşi demez
22
Atasözü
men are blind in their own cause
yoğurdum/ayranım ekşidir diyen olmaz
23
Atasözü
men are blind in their own cause
kimse inandığı şeye toz kondurmaz
24
Atasözü
men are blind in their own cause
inandığın şeyin kusurlarını görmezsin
25
Atasözü
everyone walks at their own pace
her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
Idioms
26
Deyim
a legend in their own lifetime
i.
ünlü kimse
27
Deyim
a legend in their own lifetime
i.
efsane kimse
28
Deyim
a legend in their own lifetime
i.
adı çıkmış kimse
29
Deyim
give someone a taste of their own medicine
f.
aynı şekilde karşılık vermek
30
Deyim
give someone a dose of their own medicine
f.
aynı şekilde karşılık vermek
31
Deyim
leave somebody to their own devices
f.
başına buyruk bırakmak
32
Deyim
give someone a taste of their own medicine
f.
biriyle anladığı dilden konuşmak
33
Deyim
give someone a dose of their own medicine
f.
biriyle anladığı dilden konuşmak
34
Deyim
leave someone to stew in their own juice
f.
birini kendi haline bırakmak
35
Deyim
give someone a taste of their own medicine
f.
kendi silahıyla vurmak
36
Deyim
play somebody at their own game
f.
kendi oyunuyla/taktiğiyle yenmek
37
Deyim
give someone a dose of their own medicine
f.
kendi silahıyla vurmak
38
Deyim
beat someone at their own game
f.
kendi oyunuyla yenmek
39
Deyim
play someone at their own game
f.
kendi oyunuyla/taktiğiyle yenmek
40
Deyim
nip their own noses off
f.
kendi ihtiyaçlarını bir kenara bırakmak
41
Deyim
play someone at their own game
f.
kendi oyunuyla yenmek
42
Deyim
leave somebody to their own devices
f.
kararı kendisine bırakmak
43
Deyim
beat somebody at their own game
f.
birini kendi oyunuyla yenmek
44
Deyim
beat somebody at their own game
f.
birini onun tekniklerini kullanarak yenmek
45
Deyim
beat somebody at their own game
f.
birini onun taktikleriyle yenmek
46
Deyim
beat somebody at their own game
f.
birini onun gücünü kullanarak yenmek
47
Deyim
beat somebody at their own game
f.
birini kendi yöntemiyle/silahıyla vurmak
48
Deyim
beat someone at their own game
f.
birini kendi alanında yenmek
49
Deyim
beat someone at their own game
f.
birini uzmanlık alanında yenmek
50
Deyim
beat someone at their own game
f.
birini kendi sahasında yenmek
51
Deyim
beat someone at their own game
f.
birini çok iyi olduğu bir alanda/konuda geride bırakmak
52
Deyim
beat someone at their own game
f.
bir konuda en iyi olduğu düşünülen kişiyi geride bırakmak
53
Deyim
give somebody a taste of their own medicine
f.
birini kendi silahıyla vurmak
54
Deyim
give somebody a taste of their own medicine
f.
birine yaptığını aynı şekilde ödetmek
55
Deyim
give somebody a taste of their own medicine
f.
birine aynı şekilde karşılık vermek
56
Deyim
give somebody a dose of their own medicine
f.
birini kendi silahıyla vurmak
57
Deyim
give somebody a dose of their own medicine
f.
birine yaptığını aynı şekilde ödetmek
58
Deyim
give somebody a dose of their own medicine
f.
birine aynı şekilde karşılık vermek
59
Deyim
let someone stew in their own juice
f.
birini burnu sürtülsün diye bırakmak
60
Deyim
let someone stew in their own juice
f.
(birini) yaptığı yanlıştan kaynaklanan sonuçlarla baş başa bırakmak
61
Deyim
let someone stew in their own juice
f.
(birinin) yaptığı yanlışın cezasını çekmesine/sonucuna katlanmasına izin vermek
62
Deyim
let someone stew in their own juice
f.
birini bir durumdan kurtarmak için bir şey yapmamak
63
Deyim
pay someone back in their own coin [old-fashioned]
f.
birini kendi silahıyla vurmak
64
Deyim
pay someone back in their own coin [old-fashioned]
f.
birine misilleme yapmak
65
Deyim
pay someone back in their own coin [old-fashioned]
f.
birinden intikam almak
66
Deyim
pay someone back in their own coin [old-fashioned]
f.
birine aynı şekilde karşılık vermek
67
Deyim
each to their own
expr.
herkesin fikri kendini bağlar
68
Deyim
each to their own
expr.
herkesin fikri kendini bağlar
69
Deyim
each to their own
expr.
herkesin tercihi kendine
70
Deyim
each to their own
expr.
herkesin zevki kendine
Speaking
71
Konuşma
for their own safety
expr.
kendi güvenlikleri için
Law
72
Hukuk
suum cuique (to each his own or may all get their due)
i.
herkese hak ettiğini verme
Politics
73
Siyasal
establishment of their own independent state
i.
kendi bağımsız devletini kurma
Computer
74
Bilgisayar
only their own
expr.
yalnızca kendilerine ait olanlar
Informatics
75
Bilişim
eating their own dog food
expr.
bir yazılım firmasının geliştirdiği yazılımı kendi projelerinde kullanması
Social Sciences
76
Sosyal Bilimler
men going their own way
i.
kendi yollarına giden erkekler
Music
77
Müzik
tears dry on their own (lyrics)
expr.
gözyaşları kendiliğinden kurur (şarkı sözleri)
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of their own
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy